Dublaj/Seslendirme Nedir?


Dublaj Fransızca kökenli bir kelime olup, kökü “duble etmek” yani ikilemekten gelir. Bu nedenle de hangi şekliyle olursa olsun esas mesele orijinal olana sadık kalmak ve orijinal olanı en iyi biçimde “ikilemektir”. Bu beraberinde duyguları, vurguları, söylenmek isteneni ve daha bir çok şeyi kendi sesinize, konuşmanıza en iyi şekilde adapte etmenizle gerçekleşir. Dolayısıyla aslında iyi bir taklit yeteneği gerektiği gerçeğini baştan görmek çok önemlidir. Yeteneğin, bu işin büyük bir kısmını çözmeye yettiğini de sakın düşünmeyin, çünkü çok önemli bir kısım daha var ki; o da eğitim ve çalışmak. Anlatılması zor bir yolculuk sözünü ettiğimiz şey ama bir o kadar da keyifli ve meyvesini almaya başladığınızda duyacağınız hissi kendine has.

Dublaj/Seslendirmenin kullanıldığı bir çok alan bulunmakta. Bunları basit olarak alt başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz;

  1. Yerli Yapımlar(Film/Dizi)
  2. Yabancı Yapımlar (Film/Dizi)
  3. Reklam, Tanıtım, Ivr v.b. işler

Bütün bu alanların kendilerine göre kuralları, üslupları ve konuşma teknikleri var. Bunlar arasında sadece birine yoğunlaşmak mümkün olabildiği gibi; açık olmanız ve kabiliyetleriniz doğrultusunda çok yönlülük kazanabilmeniz de mümkün.

Yerli yapımların seslendirilmesi söz konusu olduğunda çoğunlukla sesli çekilmeyen ve konuşmaların temiz olarak kaydedilmediği, bu nedenle de stüdyoya girilip işin seslendirilmesinin profesyonel konuşmacılar ve filmde oynayan oyuncular tarafından yeniden yapıldığı işlerdir. Görüntüdeki insanlar sizinle aynı dili konuştuğu ve dudak hareketleri de çok bariz olduğu için, bu işlerde hem konuşmanızın oyuncunun dudaklarına tam oturması gerekir, hem de oyuncunun yaptığı hatalı bir vurgu v.b. durum varsa bunların da tarafınızdan düzeltiliyor olması gerekir. Bu işler gelişen teknoloji ve set ortamında temiz ses imkanlarının artmasıyla artık oldukça azalmıştır. Yine de yapılış biçimiyle ilgili bilgi sahibi olmak önemlidir.

Yabancı Yapımların durumuysa çok daha farklıdır. Çünkü çoğunlukla karşınıza çıkan yapımların dili İngilizce, Fransızca, Almanca olmakta olup dil yapılarımızın tamamen farklı olması sebebiyle birebir dudak senkronu mümkün olmadan nefeslerin, durakların doğru bir şekilde oturtularak, duygusunu-vurgusunu eksik bırakmadan icra edebilmek yetisi gerekir. Eğer yapılan iş sinema filmi değilse prova-kayıt gibi çok fazla fırsatınız olmayacağından algılarınızın, metin deşifre etme kabiliyetinizin gerçekten açık olması gerekir.

Reklamlar kısmı gelince belki de mesaisi en az gibi görünen ve çok büyük birikim isteyen tarafı tam da bu kısmı işin. Çoğunlukla ne sıklıkla size işin geleceğini bilmediğiniz ama aynı zamanda da her zaman kayda hazır olmanız gerekiyor. Bir de tabii ki müşterinin sizden istediği duyguyu metin içinde yakalamanız gerekiyor. Teknik açıdan bu iş bir duble etme meselesi değil daha çok yaratıcılığınızın konuşması gereken bir iş. Reklam seslendirmesi yapıyorsanız asla unutmamanız gereken şey; reklam yazarlarının o metinlerdeki her kelime için belki defalarca toplantı yapıp bir tercihin neticesinde o kelimeyi oraya koyduğunu unutmamak. Bu nedenle konuşmacıya düşen en önemli görev her kelimenin hakkını vermek oluyor. Çok sıkıştırılmış bir zamanda çok sıkı bir performans ortaya koymak bu işin olmazsa olmazı.

Öğrenilmesi sadece kurslarla gerçekleşen bir süreç elbette değil. Çıraklığının da (veya staj da diyebiliriz.) zorlu olduğu bir süreç. Kurslarda doğru isimlerle alacağınız doğru bir eğitim ve sizin de çalışmalara yüksek katılımınızla birlikte kurs sürecinde öğreneceğiniz en mühim şey bu işin abc’si yani nasıl yapıldığı, fonetik – diksiyon temelleri ve mikrofon karşısındaki temel becerilerin oluşması üzerinedir.

Böyle ön bilgiler her zaman seslendirme sanatçısı adayları için önemlidir.